İlk durağımız Yunanistan
Avrupa’da ilk durağımız Yunanistan
17 Ağustos 2018
Büyük bir heyecanla o gün gelip çattığında yine bir delilik yapıp 4 saat öncesinden buluşma yerinde olup, otobüsün biraz gecikmesi sonrasında 6 saat buluşma noktasında beklemiş, yorgunluktan bitmiş bir Cansu’ydum. Genç ve dinamik bir ekiple, sıcakkanlı bir otobüs dolusu insanla yorucu ama bir o kadar da keyifli yolculuğumuz başlamış oldu.
Bayram öncesi yola çıkmanın verdiği trafik yoğunluğu ve sınır kapısındaki Yunan amcaların bizi ölümüne bekletmesi ile bir 2-3 saatte sınır kapısında geçirdikten sonra Meriç Nehri’ni aşıp Yunanistan topraklarına girmiş olduk.
18 Ağustos 2018
Meriç Nehri… Bayrağımızın önünden geçip, Yunan sınırına girdiğimiz dakikalar… Artık Yunanistan’dayız. İlk defa sınır dışına çıkmanın verdiği heyecan var üstümde… Birazdan pasaportlara yenen ilk damga ile Kavala’ya doğru yol çıkacağız.
Rehberimiz Erhan Bey geziye başlarken “Bu ekip için bir ilki yapıp 2 katı performans harcayacağım” dedi bize… Gerçekten de öyle yaptı tüm yol boyunca… Asla susmadı… Uyuyanları gördükçe “Uyumaya mı geldiniz buraya” diye sitem edip kaldırdı. Yol boyunca tarihi, siyasi, sosyal, güncel pek çok bilgi verdi, bildiği hiçbir şeyi saklamadı.
Bu sınırı geçmek hayatımda belki de kendim için yaptığım en önemli şeyin başlangıcıydı. Bu yüzden hareket halindeki bir otobüsten çekildiğini belli eden yampir yumpir duruşuyla, dikkat çekmeyecek biçimsizlikte olsa da benim için gezinin ilk ve en anlamlı fotoğrafı budur… Her şeyin başlangıcı.. MERİÇ.
Kavala
Kavala’da ilk durağımız Aziz Nikolas Kilisesi.. Şehrin ortasında bulunan Pargalı İbrahim Paşa camii ve külliyesi (1530) Yunanlar tarafından restore edilerek aslından uzaklaştırılmış ve Aziz Nikolas Kilisesi olarak kullanılmaya başlanan camiinin minaresi, saat ve çan kulesine dönüştürülmüş.
Kavala’yı önemli bir şehir haline getiren önemli özelliklerinden biri Avrupa’da Hristiyanlığın başlangıç noktası olarak kabul edilmesiymiş. Havari Pavlos, M.S 49 yılında, İncil’in vaazını Avrupa’ya yaymak üzere ilk kez Kavala’ya gelmiş. Bu açıdan Kavala’da inanç turizmi de oldukça yaygın.
Biz sabah saatlerinde Kavala’ya vardık. Ve ilk iş olarak gezmeye başlamadan önce meşhur Kavala böreklerinden yedik. Ben tercihimi kremalıdan yana kullandım ve seçimimden oldukça memnun kaldım. Karnımızı doyurduktan sonra ilk gezdiğimiz yer de Aziz Nikolas Kilisesi oldu. Sınırda uzun süre beklememizden dolayı Kavala’da kalış süremizi biraz kısa tuttuk. O yüzden en kısa zamanda en çok yeri görebilmek adına hızlı hızlı gezdik. Hala ülke dışında olduğumuza ikna olmamış bir bendim o sıralar…
@haydiavrupaya ile yaptığımız bu güzel başlangıçtan sonra sırada muhteşem manzarasıyla Panagia Tepesi var.
Panagia Tepesi…
Aziz Nikolas Kilisesinin ardından tepeye doğru tırmanışa geçiyoruz.. Sağda solda Osmanlı’nın ayak izleri, cumbalı ahşap evler, her yerde Türkçe tabelalar, hediyelik eşyacılar. Tam tepeye çıktığınızda anda muhteşem bir Kavala manzarası karşılıyor bizleri.. Gerçek olduğuna inanılmayacak kadar güzel, tablo gibi bir manzara… Tabi bizim için gayet tanıdık bir simanın da heykeli tepenin tam ortasında; tahmin edebileceğiniz gibi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın heykeli. Tepe’ye çıktığımda bir yabancı ülkenin şehrine tepeden baktığım o an…
“İYİ Kİ” DEDİĞİM AN TAM OLARAK BUYDU.. “İYİ Kİ VERDİM KENDİME BU GÜZEL HEDİYEYİ..”
Halkidiki
Yunanistan’ın Maldivleri deniyor bu şehre.. Maldivlere benzer mi bilemem. Ama güzel bir sahil kasabası orası kesin.
Halkidiki, Selaniklilerin yazı geçirmek üzere köylere gelmeye başladığı popüler bir turizm cenneti. Pek çok ülkeden turist de gelmekte. Biz de ağustosun ortasında giderek tam zamanında gitmiş bulunduk tabii ki.
Halkidiki zeytinyağı ve zeytin üretimiyle de ön planda olan bir şehir. Yol boyunca zeytin ağaçları eşlik etti manzaramıza.
Uzun bir sahil şeridi karşıladı öncelikle bizi. Ve sayısız plaj. Biz de o sıcak havada, sınırda canımız çıkarcasına bekledikten, üzerine de Kavala turumuzu gerçekleştirdikten sonra gözümüz hiçbir şey görmeksizin attık kendimizi serin Ege sularına. Keyifli bir sohbet eşliğinde tanıştık yol arkadaşlarımızla.
Size Halkidiki’nin gezilecek yerlerini anlatamam çünkü o güzel plajlardan birinde yüzmekten gezmeye vakit bulamadık..Ama en keyifli anlarımdan birisini burada yaşadım.. Daha sonra tarihi ve kültürel bir seyahat gerçekleştirmek üzere aklımın bir köşesine yazdım.
ŞİMDİ YOLCULUK SELANİK’E.
Atatürk’ün Evi, SELANİK
Yunanistan gezimizin en güzel anlarına geldi sıra.. Atamızın doğduğu şehre gidip evini ziyaret etmemek olmazdı. Öncelikle bu güzel deneyimi yaşamamıza vesile olduğu için @haydiavrupaya ‘ya teşekkür ediyorum..
Dışarıdan bakıldığında çok sade bir görüntüsü var evin.. Fakat birazdan içine gireceğinizi ve Atatürk’ün ayak bastığı odalarda yürüyeceğinizi hayal ettikçe içiniz kıpır kıpır oluyor. Kapının önünde uzunca bir sıra bekliyordu bizi.. Bu bile insana öyle bir gurur veriyor ki.. Bu süre zarfında hemen birer kahve kaptık bizimkilerle.. Madem sıra bekleyeceğiz keyfini çıkaralım ve olabilecek en ayık halimizle gezelim istedik.
Sıramız gelipte içeri girdiğimizde aşırı duygulandım. O atmosferi gitmeden hayal bile edememiştim. Kapıdan ilk girdiğimizde evin bir minyatürü karşıladı bizi. Duvarlarda resimler ve Atatürk’ün hayatında önemli yer edinmiş yerlerin yazıları, Atatürk’ün hayatı var. Kullandığı eşyaları görmek mümkün. Zübeyde Hanım’ın balmumu heykeli o kadar gerçek ki insanın içi bir tuhaf oluyor.
Evde beni en çok etkileyen üst kat oldu. Burada ilk girdiğim oda 4.fotoğrafta göreceğiniz “Atatürk bu odada gözlerini açtı” büstü olan odaydı. Durduğunuz yer Atatürk’ün doğduğu oda.. İlk nefesini orada almış. O odada olmak nasıl hissettiriyor inanın anlatamıyorum. Tam karşı odada ise öyle gerçekçi bir Atatürk heykeli var ki.. Şimdi canlansa keşke diye düşünmeden edemiyor insan.. Onun bir heykel olduğuna kendimi ikna etmem oldukça uzun bir zamanımı aldı. O kadar duygulandım ki.
Bu geziden bana kalan en güzel anılar, en güzel duygular Selanik’te, o evde kaldı.. Fırsatı olan herkesin gitmesini şiddetle tavsiye edeceğim bir yer.. Durduğun yerde durmak, nefes aldığın yerde nefes almak çok büyük bir onur Ata’m.
Beyaz Kule, SELANİK
30 metre yüksekliğinde ve 70 metre çapındaki 6 katlı, Selanik’in simgesi olan bu kule Osmanlı Devleti tarafından Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılmış. Mimarının Mimar Sinan olduğuna dair bazı iddialar da mevcut. Kule Osmanlılar tarafından kale, garnizon ve hapishane olarak kullanılmış. 1912’de Balkan Savaşlarının sonucu olarak Selanik Yunanlıların eline geçince kule sembolik bir vaftiz uygulaması olarak beyaza boyanmış. İsmi de buradan geliyor. Ancak zamanla bu beyaz boyalar dökülmüş ve kule eski rengine dönmüş.
Selanik’in önemli turistik merkezlerinden biri olan kule 1985 yılında bir restorasyon daha geçiriyor.
1988 yılında Selanik erken Hristiyanlık ve Bizans anıtları ile UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girerken, aynı yıl Beyaz Kule ile Europa Nostra (Avrupa Kültürel Miras Kuruluşları Federasyonu) koruma ödülünü alıyor.
Günümüzde Yunanistan Kültür Bakanlığı’na bağlı bir müze olarak kullanılmakta..
Zamanı daha aktif kullanmak için içine girmesek de tarihini dinleyip, fotoğraf çekilirken deli gibi eğlendik beyaz kulenin önünde.. Yunanistan maceramız biterken hala Türkiye’de gibi hissetmekten alamıyorum kendimi.. Burada her şey bizden geliyor. Beyaz Kule, Yunanistan’daki son durağımız..
Haydi Avrupaya
Baştanbaşa Otobüsle Avrupa Turu - Kuzey Avrupa ve İskandinav turu - Orta Avrupa ve Balkan Turu. Ankara İstanbul ve İzmir çıkışlı Otobüsle Avrupa Turları