Avusturya – Viyana

Avusturya – Viyana: Büyük Avrupa Turumuzun 4. gününde 4. ülke ve 3. Başkentimiz.

Hofburg Sarayı, VİYANA

Turumuzun 4.gününde 3 ülkeye uğrayarak rekora koştuğumuz o anlarda yolumuzun düştüğü yer Viyana.. Estergon’da muhteşem bir manzara izlemiş, karınlarımızı Slovakya’da doyurmuşken şimdi sırada Avusturya var. Malesef ki burada ki süremizde kısıtlı..2 saat..Ama dolu dolu geçirmeyi bilen bir ekip olmanın şansı var bizde heheyt..? O iki saatin hakkı verilecek elbet..
Avusturya – Viyana’da ilk durağımız Hofburg Sarayı..Burası Marie Antoinette’nin doğum yeri olarak biliniyor. Saray, İmparatorluk Evleri, Sisi Müzesi ve Gümüş koleksiyonları olmak üzere üç müzeye ayrılmış. Tamamını gezmek oldukça uzun zaman alan sarayın içine giremedik elbette. Dışarıdan da olsa görülecek çok eser var. Bu arada saray çok geniş bir alanda bulunuyor ve sadece dışındaki detayları incelemek bile hayli vaktinizi alıyor..Bu yüzden internetten bulduğum küçük bilgileri paylaşacağım müzelerle ilgili.

??

İmparatorluk Evleri,

Hofburg’un odaları halka açık olsa da en ilginç olanları hiç değişmemiş olan Franz Joseph Evleri’ymiş..Zengin dekoru ve mitolojik kahraman Herkül’ü simgeleyen sanat eserlerinin bulunduğu yemek odası en popüler noktası yorumlardan anladığım kadarıyla..İmparatoriçe Elisabeth’in evi ise Hofburg’un en güzel odalarına sahip olduğu kabul edildiği söyleniyor.
??

Sisi Müzesi,

Sisi olarak da bilinen İmparatoriçe Elisabeth’e adanmış bu müze.. Hofburg’da ki Stephan Evinde imparatoriçenin eldivenleri, şemsiyeleri, güzellik rejimi ile ilgili notları ve ölümünden sonra takılan ölüm maskesi gibi 300 den fazla kişisel eşyası bulunuyormuş.
16 yaşındayken ana yurdu Münih’ten ayrılarak Avusturya’ya gelişi sırasında giydiği elbisenin, taktığı tacın ve getirildiği aracın bire bir kopyaları da bu müzede sergileniyor.
??

İmparatorluk Gümüş koleksiyonu,

Bu kısımda ise 18. yüzyıl Doğu Asya porseleni, Franz Joseph’in yemek takımları, İmparatoriçe Elisabeth Christine’in seyahatlerinde kullandığı gümüş servisler ve on metre büyüklükteki yaldızlı bronz Milano orta süsü ve daha neler neler yer alıyor.
Ayy bunları okuyunca gezi aşkım kabarıyor yine benim.. Tekrar gidilecek yerler listesine seni de ekledim Viyana..? Ve siz, Viyana gezimiz bu postla bitti sanıyorsanız feci yanılıyorsunuz..?

Avusturya – Viyana maceramız devam ediyor 🙂

Hofburg’un en eski kısmı, Birinci Ortaçağ Kalesi olarak bilinen Eski Kale.. 18. yüzyıldan itibaren, bu bölüme İmparator Franz Stephan’ın koruması olarak görev yapan İsviçreli paralı askerlere itafen İsviçreli Kanat adı verilmiş.. Bu kanat, Kutsal Roma İmparatorluğu ve Avusturya İmparatorluğu’nun, imparatorluk amblemlerinin bulunduğu hazineye ev sahipliği yapıyor.

İsviçre Kanadı ayrıca, Viyana Çocuk Korosu’nun pazar günlerinde hala şarkı söylediği 15. yüzyıldan kalma Gotik bir şapel de içeriyor. İsviçre Mahkemesi avlusu, İmparator Ferdinand döneminde, Rönesans tarzında inşa edilmiş.. 1552 yılında inşa edilen fotoğrafta da görmüş olduğunuz bu ünlü kırmızı-siyah kapı, İmparator Ferdinand’ın birçok ünvanını ve Altın Polar Düzeni’nin amblemini sergiliyor.. Bize de bir bu şahane kapıyı dakikalarca izlemek kalıyor.

Avrupa’nın en sevdiğim yanı da en basit yapıların bile birer sanat eserine dönüşmesiydi zaten..?

Bu yolculuk sayesinde anladım ki ben heykellere bayılıyorum..? Geçtiğim en muazzam kapı değilsin de nesin sen? Sonsuza kadar Viyana’da kalmak isteyenleri buraya alalım.. Farkettiğiniz üzere Hofburg Sarayı beni o kadar çok etkiledi ki hala o güzelim detayları paylaşıyorum sizlerle.. İlk postta da belirttiğim üzere o kadar devasa ki sadece dışarıda bulunan eserlere bakmak bile dünya kadar vaktinizi alıyor. Ama bu detayları da sizlerle paylaşmadan olmazdı..?

?

Michaelertrakt, VİYANA

Michael Kanadı, Hapsburg Sarayı’nın etkileyici kuzey cephesidir. Biz saraydan çıkarken kullandık bu kapıyı.. Yine içinizdeki heykel canavarını harekete geçirecek mükemmelikteki devasa heykelleriyle dikkat çekiyor kapı.. Bu arada heykellerin her biri Herkül’ ü simgeliyorlar.

Yarım daire şeklindeki yapının tam önünde çok güzel bir çeşme de bulunuyor. Ne yazık ki benim kadrajıma sığmamış..?

?Michael Kanadı’nın önünde, Saray bölgesi çevresinde gezmek için kiralanabilen at arabaları bulunuyor. 2.fotoğrafta gördüğünüz gibi saray girişinde çok yakışıklı atlar, güzel faytonlar karşılıyor bizi.. Gezilecek daha çok yer olduğu için faytonları pas geçip, bu güzel atlara bir selam çakıp, Graben caddesine doğru yol alıyoruz..?
(Dipnot: Atları o kadar bakımlıydı ki, anlatamam.. Söylemeden geçemedim..?)

Veba Sütünu, VİYANA

Graben Caddesi’nde bulunan Veba Sütunu 1639 yılında Viyana’da yaşanan, ‘kara ölüm’ olarak bilinen veba salgınında ölen 76000 kişi anısına yapılmıştır. Sütun ilk başta geçici bir ahşap sütun olarak Johann Frühwirth tarafından inşa edilmiş.

Kutsal üçlemeyi temsil eden bir inayet koltuğu ve dokuz melek korosunu temsil eden melek figürlerinden oluşuyormuş. 1683 yılında sütunun mermerden yapılması için Matthias Rauchmiller görevlendirilmiş. Ama görevini tamamlayamadan ölünce yerine bir çok heykeltraş getirilerek uzun süren bir yapım sürecinden sonra nihayet 1693 yılında tamamlanmış. Ve anıt bugünkü haline ulaşmış..

Anıt, caddenin tam ortasında bulunuyor. Aslında hikayesi hayli dramatik. Eskiden vebalıları bu caddenin altına gömdükleri için anıtı da buraya yapmışlar.. Bastığınız yerin bir mezarlık olduğunu düşünmek ürpertici gelebilir, o yüzden benim gibi yapın ve düşünmeyin..??‍♀️Onun yerine dönüp dönüp tekrar bakmanıza neden olan, muhteşem detaylarıyla Veba Sütunu’nu düşünün..? Detayları ve hikayesiyle insanı büyülüyor gerçekten..

Aziz Stephan Katedrali, VİYANA

Viyana’nın özgürlük simgesi olarak görülen Aziz Stephan Katedrali, tarih boyunca pek çok savaş ve yangın atlatmış. Katedral, Osmanlı’nın Viyana kuşatmaları sırasında, halkın sığınağı haline gelmiş. Defelarca restore edilen katedrale, fotoğrafta da gördüğünüz gibi yine restorasyon yapılıyor.

Yapımına 1147’de başlanan ve Gotik mimari tarzında inşa edilen katedral, 137 metre yüksekliğe ve 70 metre genişliğe sahip..

Avusturya Dükü IV. Rudolf tarafından yaptırılan katedralin bölümleri;

?Devler Kapısı,
?Putperest Kuleler,
?Kule Külahı,
?Çinli Çatı,
?Singer Kapısı,
?Vaiz Kürsü
?Yüksek Altar…

Aziz Stephan Katedrali’nin üzerindeki Türk çanı (Pummerin Çanı) II. Viyana kuşatması sırasında Osmanlı ordusunun geri çekilmesiyle ardında bıraktığı mühimmatların eritilmesiyle yapılmış olup, katedralin güney kulesinde bulunuyor..

Küçük bir dipnot.. Viyana’da, yaklaşan Osmanlı tehlikesi kiliselerde çalınan çanlarla haber verilirmiş. Papa III. Calixtus’un emriyle 1456’daki Belgrad Kuşatması’ndan beri, Avrupa’da Türk çanı adıyla bütün kiliselerde belli zamanlarda çanlar çalınır ve dualar okunurmuş..

Katedralin gotik tarzda yapılan diğer eserlerden ayrılan en önemli özelliği ise renkli motiflerle süslenmiş çatısı.. Yapının en tepesine çıkmak isterseniz 343 basamak merdiven çıkmanız gerekiyormuş.. Kim bilir nasıl güzel bir manzara vardır o noktada.. Bizim zamanımızın yetmesi imkansızdı buna..

Büyük Avrupa Turu’nun en kötü yanı bir günün 24 saat olması malesef..? Ölmeden önce yapılacaklar listeme eklesem mi bu maddeyi, ne dersiniz?

Viyana’da gezdiğimiz yerlerin sonuncusu ise, Burggarten.. Burggarten, Hofburg Sarayı’nın devasa bahçesi.. Ve bu bahçede fotoğrafta görmüş olduğunuz Mozart Heykeli karşılıyor bizleri.. Bu devasa yeşil alan, 1863’te genişletilmiş ve 1919 yılında halkın kullanımına açılmış. 38 bin metrekarelik alanı kaplayan park; Ring Bulvarı, Neue Burg Sarayı, Kelebek Evi ve Palmiye Evi ile çevrelenmiş durumda..

Tasarımında İngiliz bahçe stilinden esinlenilmiş. Parkta gezerken karşınıza çıkan Mozart Heykeli 1896 yılında yapılmış. Yaşanan savaşlardan ve bazı sebeplerden dolayı, eserin bugün bulunduğu yere yerleştirilmesi 1953 yılını bulmuş. Heykelin önünde çiçeklerden yapılmış devasa bir Sol Anahtarı bulunuyor..

Çok güzel pozlar yakalayabileceğiniz, oldukça fotojenik bir alan.. Tam olarak Viyana’da ki son anlarımı geçirmek istediğim yer..

Eveeet sırada Prag var.

Ama Prag’a geçmeden önce size Viyana’da başıma gelen makûs bir olayı anlatacağım..Bunları böyle anlatırken “öff be ne yaşamışım” falan oluyorum..? Bu güzel anıları biriktirmeme vesile olduğun için tekrardan teşekkürler @haydiavrupaya..?

Not: Bu yazıyı ilk yazdığımda aşırı içime sinmişti ve MUHTEŞEMDİ.. Fakat İnstagram postumu paylaşmayıp, utanmadan bir de yazdığım yazıyı sildi..? Halbuki çok güzel yazmıştım, neden yaptın bunu İnstagram, neden?? ?
Neyse bu içime sinmeyen versiyonla idare ettiğiniz için teşekkür ederim.. Bir sonraki postta PRAG var..?